Ayrılık da aşka dahil değil midir? Aslında sevmek sevilmek kadar, biten aşklar, gidişler, bekleyişler, ayrılıklar yaşamımızın doğal bir parçası…Peki biz bu süreci nasıl algılıyoruz ve bu süreçle nasıl başa çıkabiliriz ?
Romantik ilişkiler genellikle yüksek bir heyecan düzeyiyle başlar ve geleceğe dair çok sayıda umudun, beklentinin oluşturulmasına neden olur. İlişki sonlandığında ise, her ne kadar kötü giden bir ilişki olursa olsun, yüksek düzeyde bir hayal kırıklığı ve hüznün yaşanmasına neden olur. Ayrılık, psikolojide genel olarak ilişki kurulan nesneden/kişiden kopma anlamına gelmektedir. Bu süreci yaşayan kişi duygusal veya fiziksel olarak bağ kurduğu nesne/kişi ile iletişimini minimuma indirmekte ya da kesmektedir. Tabi ki de ayrılık acısını tecrübe etmek bilimsel olarak anlatıldığı kadar kolay olmamaktadır. Sigmund Freud depresyonu tanımlarken
“Değer verilen , yatırım yapılan nesnelerin kaybı sonrasında yaşanan yas süreci” demiştir yani aslında ayrılık bir vazgeçiş ve bir kayıp olduğu için sonrasında duygu yoğunluğu yaşamamız normaldir. Ayrılık sürecinde genelde kişi üzüntü, hayal kırıklığı, öfke, kaygı, korku, kızgınlık gibi duyguları ayrı ayrı ya da bazen hepsini birlikte bile yaşamaktadır.
Hayatı genel olarak kesintisiz mutluluk içeren ve devamlı mutlu olmamız gereken bir durummuş gibi algılıyoruz ve öyle yaşamaya çalışıyoruz. Aslında şöyle düşünmeliyiz; bir kaleminizi yada çok değersiz bir eşyamızı bile kaybettiğimizde içinizde bir gerginlik, bir sıkıntı yaşayabiliyoruz. Dolayısıyla önem verdiğiniz bir ilişkiyi yaşayıp ve sonrasında kaybettiğimiz bir durumda acı, kaygı, depresif duygu durumları, olumsuz duygular yaşaması gayet normaldir. Ancak burada önemli olan bu negatif duyguların belli bir süre devam edip ve ardından bitmesidir. Bizim bu duygularımız uzun süre geçtiği halde bitmiyorsa o zaman bizim için daha ciddi bir sıkıntıdan bahsedebiliriz.
Ayrılık acısında tecrübe ettiğimiz duygular genelde hep birbirine benzerdir. Bunlar
Biten bir ilişki sonrası yaşanan süreç, depresyonu da beraberinde getirebilmektedir. Kişi tatmin edilen duyguların varlığını kaybetmesi ve verilen emeğin boşa çıktığı düşüncesi ile yeni olumsuz inançlar geliştirmektedir ve bu da kişilerde depresif dönemlerin oluşmasına yol açmaktadır. Yapılan çalışmalara göre eşler arası çatışma ve ayrılık çoğunlukla depresyon nedeni veya bir sonucudur. Depresyon nedeniyle tedaviye başvuran kişilerin %50'sinde bu çatışma görülmektedir.
Bilincimiz ve bilinçaltımız sürekli savaşır kendi içinde ister istemez kar zarar dengesi yapar, ayrılıktan sonra var olan düzeni bozmak ve yeni yaşam biçimine geçmek ,değişiklik yapmak zor gelirken bir taraftan şimdiki zamandaki olumsuz ruh hali, çökkünlük, bunalmışlık kıyasıya yarışır beyninizin içinde.
Ayrılık sonrası ortaya çıkan olumsuzluklarla nasıl başa çıkabiliriz ?
Ayrılık gerçekleştikten sonraki sürecin yönetimi büyük önem taşımaktadır. Ayrılıktan hemen sonra boşluğu doldurmak yerine ayrılığı duygusal ve mantıksal olarak kabul etmek ve en önemlisi kayıp acısının yaşanmasına izin vermesi, dönemin sağlıklı bir şekilde atlatılmasında rol oynamaktadır.
Ilk olarak gerçeği kabullenmeli, hayal dünyasında yaşamaktan vazgeçmelisiniz. Ayrıldığınız kişinin olumsuz yönlerini yok saymayın. Eğer ilişkinizde yaşadığınız olumlu ve olumsuz anları, ilişkinizin sürmesi durumunda yaşayabileceğiniz olumlu-olumsuz duyguları parçalara ayırarak incelerseniz, yaşadıklarınıza daha akılcı yaklaşabilirsiniz. Eğer ki bunu tek başına yapmak size bu süreçte zor geliyorsa, bir terapistten yardım isteyebilirsiniz. Bu sizin için en önemli adımlardan biri olacaktır.
Bu süreçte kendinize zaman tanımayı bırakmamanız çok önemlidir. Ancak bunu yaparken sürekli kendinizle baş başa kalıp, iç seslerinizi dinlemeyin. Mesela yapmaktan hoşlandığınız, sizi en çok mutlu eden şeylerin bir listesini yapıp, bunları gün içerisinde uygulamaya geçebilirsiniz.
llk zamanlarda yas muhakkak tutmak normal bir süreçtir. Ancak belirli bir yas süresinden sonra kişideki yoğun mutsuzluk, umutsuzluk ve huzursuzluk gibi hisler devam ediyorsa psikolojik destek kişinin ayrılık sürecini atlatması için yararlı olabilmektedir. Tabi ki bu desteği alırken bu süreçlerle ilgili çalışmış, “Bireysel ve Aile Psikoterapisi” alanında vaka gören terapistleri seçmeniz daha anlamlı olacaktır. Bu süreçte destek almanız onu geri getirmeyebilir ama kendinize yönelik iç görü kazanmanızı ve ileride daha sağlıklı ilişkiler kurmanıza, daha kaliteli zaman geçirmenize katkı sağlamaktadır.